|
|||
![]() |
“Hayatın Anlamı” Nedir? | ||
Yusuf ALİOĞLU | |||
‘Hayatın Anlamı’ (The Meaning of Life) isimli eserinde Terry Eagleton geniş bir perspektif ile soru/n üzerine felsefi taramalar yapar ve hayatın anlamı meyanında uzunca bir envanter paylaşır. (Ayrıntı yay. 2007)
Eagleton öncelikle ‘Hayatın anlamı nedir’ sorusunun sorulmayı hak eden bir düzlemi, gerçekliği, arka planı, düşünsel materyali, gördüğü ilgi gibi felsefi içeriği yoğun sorular çerçevesinde bir yoğunlaşma yaşar ve dikkate alınması gereken oyun kurucu sorular geliştirir.
Örneğin, mana eşyadan bağımsız bir gerçekli midir yoksa dilin imkan sınırlarının sonucu mudur?
Eşya bağımsız olarak renk, koku, ağırlık gibi özelliklere sahip midir yoksa dilin ona dair hareketleri mi ona bu özellikleri katmaktadır?
Ya da, tüm eşyaların içinde konumlandığı esas küme olarak hayat kendiliğinden bir anlama sahip midir yoksa hayata söylemlerimizle biz insanlar mı anlam katıyoruz?
Filozofların soruları cevaplamak yerine onları çözümlemek yönündeki alışkanlıklarından (s. 13) olsa gerek Eagleton da bu kabilden analizlere yoğunlaşır.
Bu arada Eagleton bazı sorulara aynı derinlikte cevap kümeleri oluşturmayı da ihmal etmez.
Örneğin yukarıdaki sorulardan sonuncusuna, ‘Bu önermeye göre eşya kendiliğinden doğru ve yanlış ya da iyi ve kötü değildir. Eşyaya yüklenen değerler silsilesi insanın önermelerinden ibarettir. Nesneler kendi başına bir anlam ifade etmezler, çünkü anlam bir dil meselesidir’ şeklinde biraz da Witgenstein’ı hatırlatan bir cevap dizisi hazırlar.
Hayatın anlamını ‘var olanlar’ üzerinden sorgulayanlara karşı Eagleton ‘Bir şey neden vardır?’ sorusunun öncelenmesi gerektiğini savunur ve çevreden merkeze yürüyen, gerçek ile kurguyu ayrıştırarak özün anlamını berraklaştırmaya yoğunlaşan tahliller yapar.
Eagleton, ‘Hiçbir şey’ merkezli sorgulama faslında ise hiçbir şeyin saçmalığı karşısında ‘tanrı merkezli’ yaklaşım ile çok net şekilde ‘bir şey’ der.
Çünkü tanrı varoluşun sebebidir.
‘Hiçbir şey’ önermesi yerine ‘bir şey’ önermesinin kabulü evvela var olan ile kurulan hayret ilişkisinin doğrusal dışa vurumu olarak ele alınmalıdır.
Bu yaklaşımla bakılınca, ‘şeyler nasıl var oldu’ sorusu yerine ‘şeylerin var olması’ (Ludwig Wittgenstein) etrafında yoğunlaşan hayret çemberleri, temaşa ve tefekkürü daha anlamlı kılacaktır.
Hatırlanacağı üzere Martin Heidegger de aynı yörüngedeki zihinsel yolculuğu sonucunda ‘nasıl’dan uzaklaşarak ‘neden varlık var’ sorusuna yoğunlaşmıştı.
Dil felsefesi bağlamındaki tartışmanın bu aşamasında Ali Şeriati’ye ait bir kavramsallaştırma örneğini paylaşmak doğru olacaktır. Okurlarının da hatırlayacağı üzere Şeriati ‘nasıl’ sorusunun mekanik, uyuşturucu ve aldatıcı yüzüne karşı ‘niçin’ sorusunun uyandıran ve bilinç yükleyen dinamik karakterini tercih ediyordu.
Eserin ilerleyen sayfalarında, hayatın anlamı sorunsalına ‘‘dilin zihni kuşatması’ bağlamında kafa yoran üç önemli ismin etütlerini paylaşır Eagleton.
Wittgeinstein’a göre dil, ‘büyük politik bir güç olarak zihnimizi ve davranışlarımızı belirliyordu.’
Aynı şekilde Nietzsche de tanrı’dan kurtulamayışı dilbilgisi sorununa bağlıyordu. Ona göre dilin şeyleştirici etkisinin sonucu olarak Tanrı’dan en basit varlığa metafizik yanılsamalar yaşıyorduk.
Fransız filozof Jacques Derida ise metafizik yanılsamalar diyor ve dilsel yapının inşa gücüne ve imha edilmez dayanıklılığına dikkat çekiyordu.
Hem yöntem hem de içerik olarak soru/sorgulama etraflı bir çıkarsamaya kafa yoran Eagleton, ‘zor olan cevaplar değil, sorulardır’ der. Ona göre gerçeklik, sorguya alınmak suretiyle ancak karşılığı alınan durumdur. Bu yaklaşım bize Sokrates’in ‘Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez’ aforizmasını hatırlatır.
Düşünme, merak, hayret, ilgi, keşif, kalbin aydınlanması gibi akletme süreçlerini barındıran sorgulama merkezli bu önemli dönemeci kitabın farklı bölümlerine serpiştirilmiş sorularla tamamlayalım.
Evet, hayatın anlamı nedir?
Yazara göre yirminci yüzyıl, hayatın anlamı üstüne pek çok çağdan daha ıstıraplı bir biçimde derin derin düşünmenin olduğu bir zamandır. Bunun nedeni, insan hayatını korkunç derecede değersizleştiren bir çağ olabilir. (Çünkü) Bu yüzyıl, milyonlarca insanın boş yere ölümüyle tarih tutanaklarına geçen, açık ara en kanlı çağdı.
Dünden bugüne geniş bir düşünce yelpazesi üzerinde konumlanan düşünürlerin ve düşünce çevrelerinin uzun bir listesini çıkaran Eagleton, her birine hayatın anlamını sorar ve aldığı cevapları biriktirir. Birlikte okuyalım:
-Bu soru saçma, absürd ve kurgusal bir sorudur.
-Bu sorunun cevabı imkansızdır.
-Bu soru dilin kuşatılmışlığı altındaki zihnin yanılsamasıdır.
-Bu sorunun cevabı tragedyadır.
-Hem yetersiz hem de acınası olması itibariyle zavallı bir oyuncuya benzeyen hayat, dramatik, gerçek dışı ve yalnızca palavradan ibaret olağanüstü bir söylemle doldurulmuş olduğu için anlamsızdır.(Shakespeare)
-Hayatın anlamı, doğru sorular sorarak gerçekliği çözebilmektir.
-Diğer varlıklardan farklılaşmak için sorgulamaktır.
-Yehova ve onun yasasıdır.
-Bireyin bölünemezliği ve ayrılamazlığıdır.
-Kaygıdır.
-Şüphedir.
-Anlamsızlıktır.
-Aşk ve dini inançtır.
-Kazançlı endüstridir.
-Hayatın anlamı onu aramaktır yani anlam arayışıdır.
-Hayatın tek anlamı yoktur, çoğulcu anlamlandırmalar vardır.
-Hayatın anlamı ve amacı zaman içinde değişmektedir.
-Hayatın anlamı metafizik değil, etik bir meseledir. Yani nasıl var olduğu değil, var olmasıdır.
-Hayat tesadüfi bir evrimsel olgudur. Bağırsak gurultusundan veya rüzgar dalgalanmasından başka hakiki bir anlamı yoktur.
-Hayatın bir anlamı varsa bu anlam bizim ona kazandırdığımız bir şeydir.
-Hayatın önceden hazır bir anlamı yoktur. Her birimiz onu farklı yollarla inşa ederiz.
-Bir Nazi için hayatın anlamı Adolf Hitler’in kişiliğidir.
-Hayatın anlamı gelmesi beklenen Mesih’le açıklığa kavuşacaktır.
-Hayatın anlamı söylemeye niyetlenmedir.
- Hayat, Tanrı’nın kelamıdır.
-Hayat, beyhude ve anlaşılmazdır.
-Hayatın anlamı, Tanrı onunla bildirmeyi planladığı anlam her neyse odur.
-Saçmadır.
-Anlamsızlıktır.
-Mutluluktur.
-Diğergamlıktır.
-Başarıdır.
-Hazdır.
-Ölümdür.
-Arzudur.
-Sevgidir.
-Hayatın anlamı sorusu bireysel bir meseledir.
-Hayatın anlamı metafizik değil etik bir meseledir.
-Hayatın anlamı sorusunun aslında bir cevabı vardır ama bizler bu cevabın ne olduğunu hiç bilemeyeceğiz.
-Hayatın anlamı kendinde içkindir.
-Hayatın anlamı, bizim ona yüklediklerimizdir.
Yazarın kitap boyunca kayıt altına almaya çalıştığı farklı kişi ve çevrelere ait seçenekler aşağı yukarı bunlar.
Değer erozyonu, kimlik bunalımı, istikamet anarşisi gibi parametrelerin yoğunlaşarak anlama dair olanı buharlaştırdığı kentli, şımarık, züppe kültürü iktidarında sizce hayatın anlamı nedir? Bunlardan biri veya birileri mi yoksa bunların dışında diğeri veya diğerleri mi? |
|||
Etiketler: “Hayatın, Anlamı”, Nedir?, , |
|