|
|||
![]() |
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek? | ||
Yusuf ALİOĞLU | |||
Medyanın dili hakikaten zihni karışıklığın, istikametsizliğin, zaman ve mekana çağ dışından ışınlanmanın sonucu olarak problemli bir dil.
Daha yakından bakıldığında bu dilin, kendisini kuran, kurgulayan, üreten, sürdüren, bağımsız, özgün, özgür ve bilinç halinde bir dil olmadığı da görülür.
Aynı şekilde yaşadığı toplumun kılcallarına uzanamayan, hassasiyetlerine kulak kabartamayan, sınırlarını yoklayamayan, enine ve boyuna uzanan sosyal çizgilerini yerel alfabelerle okuyamayan bir aklın ürünü olduğu da vakıa.
Sadece merak kabartan anonslar, dedikodu hücrelerini harekete geçiren salgılar, tek kullanımlık yetenekleri gıdıklayan uyarıcılar ve ötekine ait özeli kurcalamanın dayanılmaz hafifliğine tutulmuş sentetik bir dil.
Abone sayıları, beğeni rakamları, tıklanma oranları, reyting istatistikleri ve izlenme rekorları gibi renklendiriciler ve tatlandırıcılarla suni lezzetler, alışkanlıklar, bağımlılıklar, emraz-ı ictimaiye yaratan konvansiyonel bir dil.
Muasırlıktan, medenilikten, modernleşmeden dem vuranların kör ve sağır kesildikleri, ağyar sosyolojine sömürge muamelesi yapan; kılıçtan, afyondan ve prangadan kırma buyurgan, aşağılayıcı bir dil.
Teknoloji ve bilgi akış merkezlerinin de ithal ikame olduğunu düşününce medya denilen gücün üzerine palazlandığı zeminin niteliği yani medya dilinin mekânsal mahiyeti, beslenme ve büyüme koşulları daha iyi anlaşılıyor.
İletişim dünyasının dezenformasyon yani çarpıtma, abartma, karartma, yalan haber türünden bir karakterle kamuoyunu yönlendirdiği yoğun örnekler yaşamaya devam ediyoruz.
Bu meyanda; ‘madencilerin cansız bedenine ulaşıldı’, ‘düzensiz göçmenlerin cansız bedenlerine ulaşıldı’, ‘yalnız yaşayan adamın cesedine ulaşıldı’, ‘terk edilen yaşlı çitfin cesedine ulaşıldı’, ‘şiddet mağduru kadının cesedine ulaşıldı’ gibi sıkça karşılaştığımız ve yakın zamanda da örneğini yaşadığımız bir haberin başlığını irdelemek istiyorum.
Başlık şöyle: ‘Yaşlı adamın cansız bedenine ulaşıldı.’
Okuyucu son derece basit gözüken bu türden başlıkları nasıl okumalıdır?
Soru şöyle de sorulabilir: ‘Bu tür haberlerde gösterilmek istenen nedir?’ ya da ‘Bu tür haberlerde vicdan sahipleri hangi ayrıntıları görmelidir?’
‘Cansız bedene ulaşıldı’ başlığı ile sadece son kareyi mi görmeliyiz yoksa can halinden cansızlık haline akan muhtemel trajik öykülere de kulak kesilmeli miyiz? Diğer yandan açıkça son kareyi önemsediğini deklare eden haberin ‘değer yüklemesinden’ bihaber mi kalmalıyız yoksa cansızlığı cana önceleyen itiraf vahametine şahitlik mi etmeliyiz?
Gerçekten de büyük bir itiraf?
Medyanın da teşnesi ve tetikçisi olduğu, adalet ve merhametten yoksun sistemin ürettiği ifrazattan bir itiraf yumağı ile karşı karşıyayız.
Canlı bedenlere ulaş/a/mayanların, can taşıyan bedenleri ihmal edenlerin acı itirafı.
Candan cana yol bulamayanların usulen kurduğu omurgasız cümlelerden bir cümle.
Sadaka mesabesindeki bir selamı, bir tebessümü dahi çok görenlerin endüstriyel tepkileri.
‘Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan bizden değildir’ ilkesini asla bilinç düzeyinde karşılamamış ve komşusunu daima din, mezhep, ırk, bölge, parti, dernek, ideoloji gibi kategorilerle tanımlayarak yakınlık ve uzaklık ilişkilerini buna göre kurmuş gönüllü kulların mistik, etnik ve seküler aymazlıkları.
‘Sağ elin verdiğini sol elin duymaması gerekir’ ilkesini amuda kaldırıp, verdiklerine bedeninin her azasını, yetmedi toplumun tüm duyargalarını şerik kılan bir kurnazlık.
Haberlerin yarattığı algı sınırlarına hapsolan ve kapıldıkları akışkan hayat içinde ötekinin varlığını başka evrenlerin konusuna dönüştüren hazcı, hızcı, konforcu, iktidarcı, anamalcı aparatların tepkisi.
Canlı iken haber konusu olamamış eşref-i mahlukun ölümle birlikte bedeninin iğdişlenmesi, işgal edilmesi, paçavraya çevrilmesi, kamera manipülatörlerinin ve mikrofon provokatörlerinin elinde bir haber nesnesine indirgenmesidir olay.
Bu tablo diğer yandan, sokaklarda akan hayatı ıskalamış hakim kültürün hal-i pür melalidir.
Her insana salt militan/partizan, salt mürit, salt seçmen, salt emekçi, salt göçmen, salt müşteri, salt üye, salt taraftar olarak bakan kategorileştirici, dışlayıcı, ötekileştirici bakışın tezahürüdür.
Siyaset yapma yoğunluğundan, her konuda konuşma ve sağa sola cevap yetiştirme telaşından, ‘uzman insan’ olma pozlarından düşünmeye fırsat bulamayanların, bir an durup etrafına bakamayanların, bir tomurcuğun nasıl patladığını göremeyenlerin resmidir.
Sanayi devriminin iktidar dolayımında bedene indirgediği insan ilişkilerini sürdüren binlerce yılın yabancısı otoriter bir dil. Canlıyken de cansızken de sadece bedene odaklanmış ve her ikisini de kullanılıp atılacak metaya dönüştürmüş bir dil.
Bir taştan, bir bitkiden, bir hayvandan değil, düşünebilen yegane varlık olarak insandan haber verdiğini bilmeyen müzmin gaflet hali ile malul bir dil.
Canlı bedenlere, yani tepki veren, ‘evet’ veya ‘hayır’ diyebilen, öneri sunabilen, mutluluğunu ve hüznünü, beğenilerini, beklentilerini, kaygılarını ve eleştirilerini seslendirebilen bedenlere ulaşamayanlar yankı veremeyen cansız bedenlere ulaşabilirler mi?
Hem ulaşsalar ne olur ki? |
|||
Etiketler: ‘Cansız, Bedene, Ulaşıldı’, Ne, Demek?, |
|