Yusuf ALİOĞLU 'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
Yazı Detayı
22 Nisan 2025 - Salı 00:46 Bu yazı 156 kez okundu
 
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
Yusuf ALİOĞLU
 
 

Liseli yıllarda okuduğumuz kült eserlerden biri de İranlı sosyolog merhum Ali Şeriati’nin ‘İnsanın Dört Zindanı’ isimli eseriydi.

 

İnsan iradesinin ve tercih yeteneğinin tarih boyunca hangi araç ve yöntemlerle kuşatıldığına ve bu kuşatmadan kurtulmaya dair sunduğu seçeneklerle bir dönemin başucu eseri olan bu metin, zihin kurucu derinliği ile ciddi bir etki alanı yaratmıştı o yıllarda.

 

İnsan iradesini; ‘tabiat, tarih, toplum ve ben’ belirlenmişliklerinden oluşan bir almaşık ile etkisiz kılıp onun yerine zihin yönlendirici simülatif roller geliştiren bu kurgu, soyut ve somut aygıtlarla egemenlik alanını günümüzde de sürdürmektedir.

 

Marksist literatürden istifade ile bu kurgudaki dört zindana altyapı dersek, tarihsel ve toplumsal tecrübe farklılıkları ile üst yapısal tezahürlerin her toplumda farklı birer suret ve söylem ile devam ettiğini söyleyebiliriz.

 

Bendeniz kendi toplumuma dair üst yapı göstergelerini uzun süredir şu dört kavram/zindan ile ifade ediyorum: ‘Siyaset, Aşiret, Tarikat, Ticaret.’

 

Birçok sosyal bilimcide okuduğum ve son olarak da romancı Orhan Pamuk’un ‘Öteki Renkler’ isimli eserinde karşılaştığım mealen şu tespit ile yazıya devam edelim.

 

‘Türkiye toplumu ve Türkiyeli birey, batılı anlamda kurumlar ve kavramlar üzerinden kendini gerçekleştirmiş ve ifade edebilen bir toplum ve birey değildir. Türkiye toplumu hala bir cemaat/ler toplumu, Türkiyeli birey de hala fert olamamış ve grup davranışlarını taklit eden bireydir.’

 

Bu tespite modernleşme ve kentleşme politikaları kapsamında çokça karşılaştığımız bir kavram olan ‘gündelik yaşam’ çerçevesinde baktığımızda; tercihleri, tutum ve davranışları, tepkileri, sevinç ve üzüntüleri, boş zaman algısı, biriktirme hırsı, tüketim kalıpları, siyasal duruşu, kültür ve estetik bilinci/kaygısı gibi parametreler açısından çoğunlukla monolitik bir toplum ve bağımlı bireyler ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz.

 

Şimdi de, benzeşen (müteşabih) toplum ve bireyler paydasında bu genel tabloyu dört zindan açısından ele alalım.

 

1-Siyaset:

 

Anarşi ve belirsizlik gibi anomalilere karşı toplumu yönetme sanatı olarak ‘düzen/lilik’ kavramı etrafında pozitif bir yaklaşımla ele alabileceğimiz siyaset, Kabe’deki en büyük put olan Hubel misali çeldirme, kuşatma, yönlendirme, gönüllü kul kılma gibi işlevleri ile geniş bir alanda etkinlik ve belirleyicilik hükmünü sürdürüyor.

 

Siyasal politikaların hemen her alana nüfuz ederek hüküm ferma olduğu bir vasatta, müstakil ve maruf örneklikler, özgün ve özgür hikayeler maalesef birer istisna düzeyinde hayat mücadelesi veriyor.

 

Otokrat bir karakter ile toplumsal ve bireysel yönelimleri budayan ve sentetik bir toplum ve birey için sosyal fotosentez yapan siyasal politikalar karşısında toplum ve birey, seküler ve muhafazakar biatler ile konumunu güncelleyerek yaşama tutunuyor.

 

Ve maalesef toplumsal ve bireysel düzeyde sırtını siyasal bir oluşuma dayamadan ontolojik ve bilişsel yeterlilikler sergileyebilmek, kalabalıklara rağmen yalnızlıklara yönelebilmek, kitle psikolojisinden sıyrılarak iradenin belirlediği alanlarda nefeslenmek, emeği ile kimlik ve saygınlık kazanmak, siyasal sloganlardan ve siyasal profillerden bağımsız bir hayat mücadelesi verebilmek, iktidar ya da muhalefet söylemine sığınmadan düşünsel mecralar yaratabilmek, parti binalarından bağımsız mekan tanımları yapabilmek, parti rozetlerinden bağımsız şahsiyet örnekliği sunabilmek imkansız gibi duruyor.

 

Bu dalganın toplumu ve bireyi, Jean Baudrillard’ın simülasyon kavramsallaştırmasında özetlediği gibi, makro illüzyon projeleri ile bir acziyet, özgüvensizlik ve sığınma sularına gömdüğünü; Heinrich Mann’ın Tebaa isimli eserinde özetlediği gibi ‘itaatkâr, korkak, medeni cesaret yoksunu, konformist bir iktidar destekçisi’ kıldığını, dolayısıyla da toplumun ve bireyin bu adreslerden bağımsız duruş geliştiremediğini ve siyasal tebaya dönüştüğünü söyleyebiliriz.

 

2-Aşiret:

 

Aşiret ya da kabile kavramı daha çok doğu toplumlarına özgü lokal düzeydeki feodal bir organizasyon olarak tanımlansa da işlevselliği açısından batıdaki klan, soy, sülale ve modern zamanlardaki grup, hizip, oluşum ve hatta sivil toplum kuruluşları ile ton farklılıkları dışında aynı kapıya çıkmaktadır.

 

Bu teşekküllerin tamamında yukarıdan aşağıya üstenci bir dil, sosyal bir hiyerarşi ve tabana yayılmış yaygın davranış formları vardır. Bu uzamda; dil, renk, motif, lider, tarih, hedef gibi geleneksel ve güncel parametreler üzerinden üyelere aidiyet bilinci verilir. Buna göre; aşiretin ya da grubun/oluşumun/sosyal çevrenin menfaati her şeyin üzerindedir. Dolaşımdaki bu akla bir çeşit cahiliye asabiyesi hakimdir. Cahiliye Araplarındaki ‘Haksız olduğunda bile kabilene arka çıkacaksın’ ilkesi tüm zihinlerde serlevha kabilinden baş köşededir. Buna göre; ‘Söz konusu sosyal çevrenin menfaati ise gerisi teferruattır. Bu sosyoloji daima doğruyu söyler; yanlış söylemişse de bir bildiği vardır. Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine daima yardım etmelisin, çünkü kardeşin haksız da olsa haklıdır.

 

Bu azgelişmiş öğretinin kollarında büyüyen birey, saygın eğitim kurumlarından mezun da olsa çoğu kere kimliğini diplomasından çok aşiretinin, bölgesinin, soyadının gölgesinde buharlaştırır. Uluslararası firmalarda genel müdür (CEO) olarak çalışsa da aşiretin mekanik organizması vasfı daha baskındır. Kamuda çalışıyorsa görevini, ‘efradını cami ağyarını mani’ deyişiyle has çevreye teksif eder. Sırtını aşiretine yaslayarak hayata bakış fırlatan bu birey, aslında iradesini ve oyun kurucu yeteneklerini aşiret zindanında kaybetmiş modern bir istatistiktir.

 

3-Tarikat:

 

Türkiye gerçekliğinde toplumsal örgütlenmenin yöntemlerinden ve aygıtlarından biri de tarikatlardır. İslam dini üzerinden geniş bir meşruiyet alanı yakalayan tarikatlar, dünden bugüne siyasi, bürokratik ve ticari ilişkilerin de önemli kavşaklarından biri olmuşlardır.

 

Seküler eğitim, kentleşme, tüketim, dünya görüşü, gündelik yaşam gibi parametreler üzerinden bir yanıyla modernizmi yaşayan ülkemizde; kırsal hayat, kapalı toplum, gecekondu olgusu, köy ve il dernekleri etrafında örgütlenme, hemşehri dayanışması gibi parametrelerle de bir yanıyla cilalı feodal çağı yaşanmaktadır.

 

Osmanlı’da merkezi hükümetin taşradaki boşluklarını dolduran meşru bir aktör olarak tarikatlar, Cumhuriyet döneminde de yeni sistem ile sıkıntılı süreçlerin sonrasında özellikle çok partili hayata geçişle birlikte birer oy deposu olarak görülmüş ve sistemik öğeler olarak değerlendirilmiştir. Bu yıllarda siyasal sistem ve tarikatlar arasında karşılıklı menfaat ilişkisine dayalı simbiyotik bir süreç yaşanmıştır.

 

Gölgesi günümüze kadar uzayan bu sürece bağlı olarak günümüzde bazı tarikatlar lokal bir coğrafya ve sınırlı bir nüfus ile faaliyetlerine devam ederken bazıları da büyük şehirlere göçmek suretiyle hem buralarda hem de taşrada daha geniş bir sosyal etkinlik alanı ile daha büyük ticari imkanlara ve siyasi hükümetlerce muhatap alınma kapasitesine erişmişlerdir.

 

Bu ilişkilerin yarattığı mistik güç çevre için bir cazibe konusu olmuş ve tarikatlar yoğun bir ilgi ve katılımla hatırı sayılır birer baskı grubuna dönüşmüşlerdir. Ülkenin dört bir yanında asgari yaşam koşulları, istihdam, aidiyet duygusu, kimlik problemi gibi konularla cedelleşen kesimler için bu merkezler Nuh’un Gemisi misali birer kurtarıcıya dönüşmüştür. Taşranın ve metropollerin lanetlileri için buralar birer mistik liman olmuştur.

 

Böylece günümüz Türkiye’sinde toplumun önemli bir kesimi sırtını bir tarikata yaslayarak gündelik yaşamdan rızıklanmaya, rol kapmaya, köşe tutmaya, koltuk sağlamaya, sosyal çevre edinmeye çalışırken tarikat zindanında özgünlüğünü, biricikliğini, özne sıfatını kaybetmektedir.

 

4-Ticaret:

 

Kur’an’da Cuma suresinde yüce Allah şöyle buyuruyor: ‘Siz Ey imana ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevî alışverişi bırakıp Allah’ı anmaya koşun: eğer bilseniz, bu sizin yararınızadır. Ve namaz bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah’ın lütfundan [rızkınızı] aramaya devam edin; mutluluğa ulaşabilmek için de Allah’ı sıkça anın!” (62/9-10)

 

İslam alimlerinin birçoğu bu iki ayetten hareketle İslam dininde sadece Cuma namazı saatinde alışverişin doğru olmadığını, bunun dışındaki zamanların ise rızık arama zamanı olduğunu söyler.

 

İktisat eksenli bir okuma ile bakıldığında, Cuma namazı bilinci ve pratiği ile mayalanmış bir toplumda rızık kavramı dolayımındaki meşguliyet, meşru bir yaşam tarzı, hayatı idame ve ikamenin maruf yollarından biridir. Bir başka ifadeyle, “ticari meşguliyetin illeti rızık teminidir”.

 

Ancak günümüz Türkiye’sinde ticaret dolayımındaki davranışlar ve bu dünyaya ait kültür atlası rızık kelimesindeki masumiyetin çok ötesinde bir Karun şımarıklığına, büyüklenmesine dönüşmüştür. Sermaye, bireyin ve toplumun etrafını tavaf ettiği seküler bir mabede dönüşmüş; sermaye sahipleri imkanlarının nelere kadir olduğunu gördükçe daha bir hırslanmakta, güçlerine güç katmanın savaşını vermektedirler. Sermayenin hacmi büyüdükçe sermaye sahipleri daha büyük bir özgüvenle siyaset, bürokrasi, yerel yönetimler, kültür ve sanat gibi alanları da dizayn etmeye, buralara dönük politika üretmeye çalışmaktadırlar.

 

Sermayenin marifetlerini ve kudret sınırlarını gözleyen kalabalıklar hızlıca bu merkez etrafında yerlerini almaya başlar. Bu davranış tarım toplumunda da sanayi toplumunda aynıdır. Yakın tarihe bakıldığında, Türkiye’de 1950’lerde yoğun bir şekilde yaşanan köyden kente göç süreçlerinde de sermaye çevrelerinde hemşehri referansları ile birikmeler ve birbirinin sebep ve sonucu olan davranışlar yaşandığı söylenebilir.

 

Yaşadığımız teknoloji yoğun post truth zamanlarda kitleler iletişim araçları üzerinden ötekilerin renkli hayatlarını, yurt içindeki ve yurt dışındaki yatırımlarını, lüks arabalarını, rezidaslarını, havuzlu ve tenis kortlu villalarını, çılgın tatil paylaşımlarını vb gördükçe kontrolsüz bir iştahla bunlara öykünmektedirler. Akıllı telefon, televizyon, bilgisayar ve sokak teşhirciliği üzerinden zihinlere bocalanan sayısız paylaşım, bireyi ve toplumu özgür iradelerinden uzaklaştırıp ticaret zindanına kafeslemekte ve Karun’a özenen kalabalıklar misali, “Ah, keşke Karun’a verilenin benzeri bize de verilseydi!” (28/79) dedirtmektedir.

 

Böylece sermayeye yaltaklanan ve anamalcılara  bağlılıklarını deklare eden kalabalıklar, kapitalizm anaforunda metalaşarak dördüncü bir zindan ile özgürlüğe veda etmektedirler. 

 

Sonuç:

 

Tanrılar panteonundaki birer ilah gibi zamanı ve mekanı düzenleyen ‘Aşiret, Tarikat, Siyaset ve Ticaret’ zindanları günümüz insanının birer varlık ve anlam imtihanıdır. Kendisini güncelleyen ve her daim yeni versiyonları ile gündemi dayatan bu kurgu, yelkenlerini insanın zaaf düzeyindeki “güvenlik, gelecek, biriktirme, aidiyet” gibi tepkileri ile doldurmaktadır. İnsanoğlu, en büyük değeri olan iradesini kağıttan kaplanların ‘yalandan kocaman, rengârenk, geçici, oyuncak zaferleri’ ile değiştikçe, dörtlü kurgunun ömrü insan beyni ile semizleyen zalim Dahhak misali sürecektir.

 

Bu geleneksel ve modern çeldiriciler karşısında bir İbrahim direnciyle özgürlük mücadelesi vermek, birey ve topluma önce şahsiyet kazandıracak sonra da hakikat ikliminde özgün hikayeler yazdıracaktır.

 
Etiketler: 'İNSANIN, DÖRT, ZİNDANI',
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
16 Mart 2025
ŞEBBİHALAR HER YERDE
330 Okunma.
09 Mart 2025
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
213 Okunma.
08 Eylül 2023
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
2507 Okunma.
17 Ağustos 2023
Köprüler ve Çamurlu Sular
2044 Okunma.
13 Temmuz 2023
Biriktirdiklerim-7-
1960 Okunma.
27 Mayıs 2023
Bingöl’ün Referandum Karnesi
2169 Okunma.
07 Mayıs 2023
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
1593 Okunma.
29 Nisan 2023
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1273 Okunma.
24 Nisan 2023
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
1906 Okunma.
11 Nisan 2023
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
1747 Okunma.
05 Nisan 2023
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1229 Okunma.
23 Mart 2023
“Ben de adayım”
1519 Okunma.
18 Şubat 2023
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
1757 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1126 Okunma.
18 Şubat 2023
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1188 Okunma.
18 Şubat 2023
Biriktirdiklerim-6
1181 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
1337 Okunma.
08 Kasım 2022
Engerek Soyu
1734 Okunma.
16 Eylül 2022
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3276 Okunma.
05 Eylül 2022
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
1842 Okunma.
22 Ağustos 2022
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
2596 Okunma.
02 Ağustos 2022
Libası İdrarlı Adamlar
2477 Okunma.
27 Haziran 2022
“Hayatın Anlamı” Nedir?
3752 Okunma.
21 Haziran 2022
‘Ey kötülük!’
2033 Okunma.
24 Mayıs 2022
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
2844 Okunma.
05 Mayıs 2022
'Sıkıntı yok!'
2514 Okunma.
19 Nisan 2022
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
2662 Okunma.
08 Nisan 2022
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
2334 Okunma.
20 Mart 2022
Hakikate Tanıklık Nedir?
2407 Okunma.
03 Mart 2022
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
2655 Okunma.
09 Şubat 2022
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4276 Okunma.
13 Aralık 2021
Frankfurt'ta Bir Haşimi
6635 Okunma.
17 Kasım 2021
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
4394 Okunma.
09 Eylül 2021
Harf Eken Kelime Biçer
5619 Okunma.
24 Ağustos 2021
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
3477 Okunma.
24 Haziran 2021
Çekilin aradan, maradan...
5266 Okunma.
15 Haziran 2021
'Biraz da ben konuşayım'
4200 Okunma.
28 Mayıs 2021
‘Apaçık’ Şiir
4290 Okunma.
06 Mayıs 2021
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
4462 Okunma.
22 Nisan 2021
Kitaplar Dolusu Susmak...
3479 Okunma.
16 Nisan 2021
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3077 Okunma.
23 Mart 2021
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
4470 Okunma.
18 Ocak 2021
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
11490 Okunma.
22 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -5-
2357 Okunma.
10 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -4-
2832 Okunma.
04 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -3-
2990 Okunma.
30 Kasım 2020
Parayı Nereye Yatırmalı?
2814 Okunma.
26 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -2-
3203 Okunma.
16 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -1-
3279 Okunma.
19 Ekim 2020
Ne Zaman Reşit Olacağız?
4435 Okunma.
Haber Yazılımı