|
|||
![]() |
ÇABAKÇUR DERESİ | ||
Ali BAZENCİR | |||
Kurman-Şaban platolarından, yörenin beşeri ve coğrafi kültüründen izler taşıyarak kaynayan, içine serpiştirilen Hesar-Metan berraklığının bile durulaştıramadığı bulanık dere (sağer), namı diğer Çabakçur deresi.
Hz İbrahim ile benzer hikâyesi önce yıldız sonra ay daha sonra güneş ve nihai mutmainlik makamı yüce yaratıcıda kendini gerçekleştirme.
Bulanık dere de önce çabakçur sonra Murat daha sonra Fırat akabinde Umman denizi ve nihayetinde özlemle kavuştuğu huzur yuvası Hint okyanusu.
Kara Ömer dağı silsilesinden doğan hırçınlığını şattul Arap ta Basra körfezinde noktalayan sinsi cellat.
Geçtiği coğrafyalara hayat vererek zaman zaman karşılığını acımasızca istemeyi hissettiren, bütün canlı ve cansızda olduğu gibi tarihsel amacını gerçekleştirmekle görevli molekül topluluğu.
İnsanoğlunun doğayı ve kaynaklarını fütursuzca, abartılı kullanarak dengelerin bozulmasına neden olması, Çabakçur unda kabul edebileceği bir şey değildi.
Tevekkeli İçten içe müsebbiplerine karşı amansız kin beslediği, bunların doğal dejenerasyonda ki ısrarları, intikam için masumları ayıklamada daha az dikkatli davranmaya zorlamıştı Çabakçur'u.
Artık Elif YILMAZ ın, Hatun BARCA nın kadimi ecdadından öğrendikleri gibi aziz değildi.
Her baharla birlikte yeniden diriliş, ve varlıkların özündeki yaşam sevinci, Elif YILMAZ ve Hatun BARCA yı da tetikleyerek masum ve utangaç kıpırtılarla kendini dışa vuruyordu.
O küçük ve utangaç yüreklerinin dış dünyaya olan edepleri nedeniyle beton köprü gölgesinde başlayan birbirine su atma şakaları, devamında gittikçe büyüsüne kapıldıkları Çabakçur un eğlenceli çekimi, geri dönülemez bir noktaya taşımıştı kendilerini.
Orası öyle bir yer ki; bilincin ve bilinçsizliğin arasındaki çizginin alabildiğince inceldiği araf.
Önce birbirini kurtarmaya çalışma, sonrasında ne olduğunu anlayamama, panik ve artık kendini kurtarma, devamında gerçeği kabul etme, seçilmiş yoldaşına riyasız bir sevgi ile sarılma, en nihayetinde teslim olma.
insanoğlunun uğruna her şeyini feda ettiği, terk etmek zorunda kaldığı, dünya güzelliklerine kaçamak ve nihai bakış akabinde mutlak son olan hakka yürüme.
Çabakçur bir kez daha hırçın bir kısrak gibi sağa sola yalpalayıp mecraında canlara kast ederek bayrağı Murat’a devir ediyordu.
Literatürde artık serinlemek için girilen çay, yerden biten ziraate verilen can suyu, böğründen su buharı yayarak atmosferin nemini dengeleme, taşıdığı onca besin ve alüvyonla gelişip büyümelerine olanak sağladığı balık ve diğer canlılara hayat veren olarak anılmayacaktı.
Elini kana bulamıştı. Bundan böyle masum ve mağrur yerine mahcup ve mahzun akacaktı.
Kıpırtılarını kursaklarında bırakarak hayatlarına kast ettiğin Hatun BARCA ve Elif YILMAZ nın hemşehrilileri hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edemeyecek kadar üzgündü.
Allah kıymetli emekleri ile dişinden tırnağından biriktirerek güçlü umutlarla büyütüp bu günlere getirdiği körpe yavrularının bir anda ellerinin içinden uçup giden ebeveynlerine dayanma gücü versin. |
|||
Etiketler: ÇABAKÇUR, DERESİ, |
|