Ali BAZENCİR ELMA KOKUSU
Yazı Detayı
28 Mart 2023 - Salı 13:43 Bu yazı 1540 kez okundu
 
ELMA KOKUSU
Ali BAZENCİR
 
 

Bu kelimeler üzerine çok mürekkep tüketildi bugüne kadar. Ortadoğu'nun karmaşık denklemleri içerisinde onlarca problem ile ilişkilendirildi.

 

Zulüm, çığlık, ölüm, sessiz tanık, bir fotoğraf -babanın zehirlenmeden önce kundaktaki çocuğunu dış etkilerden korumak adına altına alıp ruhunu teslim ederken ölümsüzleşen kare- sinir gazı, napalm, zehir, halepçe, kimyasal Ali, Saddam, Irak ın kuzeyinde bir kent, 1988, ümmetin yetimleri, kürt dağları gibi kavramları hafızaya kazıyan.

 

Yakınları arasında birbirlerine sarılaracak kadar tanınan süreyle savunmasızlığı savunma haline getiren duruşlarını kutsallaştırıyordu bir şehir haritalardan silinirken.

 

Yedi kız kardeşten sonra müjdelenmiş ikiz erkek gözaydınlarını bağışlayan makama teslim ederken son kez kucaklıyordu baba.

 

Sırasıyla önce çocuklar, sonra yaşlılar, daha sonra kadınların ve en sonunda da erkeklerin son nefeslerini verirken ölüm bile adil olamıyordu zayıf ve güçsüzler söz konusu olunca.

 

Gündemden kopmamak adına bir şeyler yazmak için yazıyor olmak, sosyolojik yapı içindeki boşa çıkan alanların sulak ağızlı megalomanlarca doldurulmaya çabalanıyordu densizce.

 

Entellektüellerce farklı bakış açıları getirilerek durum olabildiği çıplaklığıyla okuyucunun ve üçüncü kişilerin  değerlendirmelerine bırakılıyordu.

 

Yeterince ihtimam gösterilip, üzüntü duyulmalarla bu tür vahşi duyguların yerini merhametin şefkatli dokunuşları sahiplenemiyor muydu?

 

Benzeri klasik refleksler yeterli miydi, masumların hayat hakkını yok etmeyi kendisinde gören primitif hezeyanın artışına karşın? Zaman ayırıp içselleştirerek bir şeyler yapmak insan olmamızın gereği değil mi?

 

Buğzun ötesinde bir reaksiyon haketmiyorlar mıydı caniler, gazlarla boğularak hayatları ellerinden alınan çocuklar için olsa bile.

 

“Bir cana kastetmek bütün insanlığa kastetmek ile eş değer anlamı taşımaktadır” şeklindeki hassasiyeti bizler değilde kimlerin uygulamalarına bırakma yüzsüzlüğünü gösterecektik.

 

Tıpkı annelerimiz gibi doğaları gereği güçlü sancılı çırpınışlarlarıyla dünyaya getirdiği günahsızları böylesi canavarca eylemlere meyletmesine yataklık eden koşulların yok edilmesi için, daha kaç toplu ölümün gerçekleşmesi gerekiyordu.

 

Toplumsal sorunları ikmal ile birlikte yaşama kültürü düzenlenirken bir türlü önüne geçilmeyen ego serpiştirilmiş bireysel çıkışlı çözüm arayışları işi daha da  çıkılmaz hale sokmuyor muydu?

 

Yakınlarımız, sevdiklerimiz için şahitlikte bulunurken adaletten, eksenden gösterilen sapmayla meydana gelen kaçınılmaz sonuçlar değil midir başımıza gelenler?

 

Kimyasal silahları kendi türüne karşı caydırıcı unsur olarak kullananların insanlıklarının seviyesinin hatırlatılmasına dair hangi çabalar sarf ediliyordu biz her zamanki seyircilerce.

 

İsmin kişilik üzerindeki ağırlığının bulunduğu teorisi Müslümanlığı kabul eden ilk çocukla sınanarak, Kimyasal Ali realitesiyle iz düşmüyor muydu konjonktüre?

 

İslam dünyasında İdam edilenler ve idam edenler sempatiyle karşılanmazken, fail Tikrit li kuzenlerin hayatları üçgen sehpalarda zelil şekilde nihai hayallerini gerçekleştiremeden askılarda teşhire bırakılıyordu ibretle.

 

Kimyasal silahları üretenler, pazarlayanlar her zaman olduğu gibi şüphe götürmeyecek kadar aklanmış olarak hayatlarına, zulümlerine, azmettirmeye devam edeceklerdi kullanabilecek maşalar bulunduğu sürece.

 

Beşbini aşan bebek-çocuk, kadın-erkek, genç- ihtiyarlardan oluşan savunmasız elma kokulu ölümler.

 

ABD, Avrupa ve İsrail, Müslüman ülkeyi başka bir müslüman ülkeye karşı orantısız silahlarla donatıp güçlendirerek güçsüzlerin hayatlarına karşın timsah göz yaşlarıyla günahlardan arınıyordu.

 

Masumların kanı üzerine kurulacak dünya düzeniniz batsın!

 

Lanetliyorum..

 
Etiketler: ELMA, KOKUSU,
Yorumlar
Haber Yazılımı