Yüce Allah (C.C)l'uhu yaratılmışların en şereflisi olarak yarattığı ve imtihan için dünyaya gönderdiği insanoğlunun, en çok ihtiyaç duyduğu şey huzur ve güven mutluluğudur. Huzur ve güven de ancak ve ancak mensubu olduğumuz yüce dinimiz islam'ı hakkıyla yaşamakla mümkündür. "İslâm kelimesinde huzur, barış ve selâmet manası vardır." Son zamanlarda toplumumuzda öfkenin, şiddetin, nefretin yaygınlaştığını görüyor, gerek medya organlarında ve gerekse basın sanal platformlarda da izliyor ve şahit oluyoruz. Bu trajedi toplum olarak bizleri derinden üzmektedir. Yaratılışımızda var olan bu davranışın tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Lakin mutlaka kontrol altına alınması elzemdir.
Dini terbiye alan ve "Kur-ân ahlâkı ile ahlâklanan" bir müslüman, öfkesine hâkim olmayı, sabretmeyi ve basireti ile hareket etmeyi bilmesi gerekir.
Cenab-ı Hak (C.C) Ayet-i Kerime'de meâlen şöyle buyurmaktadır: "Onlar, (muttakiler) bollukta ve darlıkta Allah için infak ederler ve onlar öfkelerini yenenlerdir ve insanları afedenlerdir, "Allah iyilik edenleri sever."
Şiddeti ve öfkeyi bir kahramanlık olarak göstermek doğru bir davranış değildir. Çünkü güçlü ve kendine güvenen insanlar daima sakin, zayif ve aciz olanlar ise öfkeye meyillidir. O halde sevgi bağlarımızı koparan, bize dünya ve ahirette pişman olabileceğimiz fiilleri yaptıran ve toplumda huzur bırakmayan bu hastalığa karşı nasıl bir çare bulmalıyız? Her şeyden önce imtihan dünyasında olduğumuzu unutmadan öfkeyi önleyecek ve de kontrol altına alabileceğimiz en büyük mekanizma olan sabr-ı harekete geçirmeliyiz. Sabırlı ve olgun insanların Kur-ânı Kerimde "Her kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu hareketi yapılmaya değer işlerdendir" buyurmaktadır.
Aile içi şiddetin, münakaşanın, huzursuzluğun nedeni öfkedir. Öfke öyle bir hastalıktır ki, ne eşler arasında ne evlat ile ebeveynler arasında, ne akrabalar ne arkadaşlar ve ne de komşular arasında huzur bırakır. Hızla yayılan bir virüs gibi bütün organlara yayılarak sevgi bağlarını koparır, insanlar arasında gerginlik, soğukluk ve nefret tohumları eker.Telafisi mümkün olmayan hasarlar meydana getirir, yuvalar yıkılır, çocuklar yetim, eşleri ise dul bırakır.
Hz.Ömer (r.a) kendisine haksız yere hakaret eden birine; "Vallahi elimle de, dilimle de sana karşılık verebilecek güçteyim. Amma ben müslüman oldum, eskisi gibi her aklıma geleni söyleyemem, her aklıma geleni de yapamam. Ben Allah'a ve âhiret gününe inandım, hesap vereceğimi biliyorum. Böyle olmazsa tepkiler farklı olurdu." Demek suretiyle; "haklı bile olsa, kavgadan vazgeçene cennette köşk vardır." Müjdesini veren Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e uymuştur.
Öfke, bütün hastalık ve kötülüklerin anahtarıdır. Kavga, kin, intikam, gıybet, ayıplama, kötü söz ve eylemlere vesile olduğu gibi bütün insani ve ahlâkî ilişkileri de bitirir, arkadaşlığı ve güveni yok eder. O halde millet olarak öfke ateşini sabır suyuyla söndürmeliyiz. Yüce Allah'tan (C.C) dua ve yakarışlarımızla yardım dilemeliyiz.
Kur-ânı Kerîm ve hadis-i şeriflerdeki övülen ve cennetle müjdelenenlerin öfkesini yenen ve afedenler olduğunu aklımızdan çıkarmayıp sık sık hatırlamalıyız.
Huzura, barışa, sevgiye, mutluluğa, merhamete, adalete en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, Rabbim cümlemizi öfkesini yenen ve Yüce Yaradana kul olmaya gayret eden abid'lerden eylesin inşallah!
Sevgiyle kalın
Mehmet Korkutata
|