Yüce Allah, her insanın fıtratına iyilik,kötülük, hayır, şer,olumlu ,olumsuz eğilimleri yerleştirmiştir. Ruh ve nefsi olan her insanda hayra yönelik özellikler de vardır, şerre yönelik özellikler de, Yüce Allah'ın gönderdiği din, insandaki bu özellikleri yönetmek onları yerli yerinde kullanmak için gelmiştir.
Muhakkak ki,her insan da öfke ve gazap eğilimi vardır. "Yerinde öfke iyidir, yersiz öfke nehyedilmiştir." Sözgelimi Allah için öfkelenmek, Allah yolunda savaşta, öfke ve gazap ile düşmana taarruz yapmak cihattır. Günaha haksızlığa buğz etmek, Rabbim ‘in sevdiği en hayırlı amel sayılmıştır. Ne varki nefsin tahriklerine kapılıp olur olmaz şeylere öfkelenip kızmak ve bu öfke doğrultusunda hareket etmek kınanmıştır.
Benzer şekilde her insan da bağışlama, hoş görme yetisi de vardır. İnsan bu yetkisini yerinde kullanırsa iyi olur, yersiz kullanırsa kınanır. Söz gelimi; haksızlığı, kötülüğü, zulmü hoş görme ve onlara karşı duyarsız kalma nehyedilmiştir. İnsanlarda cimrilik tutkusu da, cömertlik tutkusu da vardır. Bu tutkular iyi yönetilirse, yerinde kullanılırsa hayırlı olur. Yerinde kullanılan verme tutkusu iktisat ve cimrilik olurken; yersiz kullanılan vermeme cimrilik, bencillik olur.
Yerinde kullanılan verme tutkusu, infak, yardımseverlik olurken; bu yersiz ve ölçüsüz kullanılırsa israf olur. İnsanlar; dünya ya meyletme ve dünyayı sevme tutkusu vardır. İslam dini ise; insanlardaki bu tutkuyu yönetir ve onu yerinde kullanmasını ister. İslam dinininin ölçüleri esas alınmasa insanlar ya bütünüyle dünyevileşir, yada gözü dünya ve dünyalıklardan başka bir şey görmez olur! Dünyayı bütünüyle terkeder ve ruhbanlaşır. Her ikisi de ifrat ve tefrittir. İslam dini ise; her ikisini de yasaklamıştır; dine göre Müslüman, fani olan, oyun ve eğlenceden ibaret olan Dünya’ya okadar değer verecek ve onu sahiplenecek, ancak dünya içerisinde kendisini kaybetmeyecek, yeri ve zamanı gelince dünyalıklardan vaz geçmesini bilecektir.
Aynı şekilde baki olan, asıl ve kalıcı yurt olan ahirete de okadar değer verecek, dünyayı ahirete kazanmak için kullanmasını bilecek, ruhbanlığa sapmadan dünya hayatını en güzel şekilde tamamlayacaktır. Unutmayalım ki; Yahudi'ler ise, din adına dünyevileştiler, Hristiyan’lardı din adına ruhbanlaştılar. İslam ise insanlığı yeniden orta yola davet etmişlerdir. İtidalli, dengeli, ölçülü olmak, önce inançta ölçülü olmakla başlar, söylemde ve eylemlerde ölçülü olmakla devam eder. Söylemde ölçülü olmak inanç ve düşüncede mütedil olmak, söylemlerimizde ölçülü olmayı beraberinde getirir.
İnsanın özünde var olan bu tutkuların hayırlara kanalize edilmesi ise temel dini eğitim, dini yaşayanların ise örnek alınması, çevrenin telkin ve uyarılarıyla gerçekleşir. İslam toplumunun vasat ümmet, ölçülü ve adaletli hayırlı denge toplumu haline gelmesi bu şekilde olacaktır. "Kendisine vasat ümmetin bir üyesi gören Müslüman," aşırılılıklardan, uç olmaktan, sakınacak ve her işinde ölçülü ve itidalli tavır sergileyerek bu iddiasını ispat edecektir.
" Ey inananlar" Allah için adaleti ayakta tutup ve gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan "öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin," adil olun ve bu sizi Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. "Allah'tan sakının," doğrusu "Allah işlediklerimizden haberdardır. "(5/Maide 8.)"
Mehmet Korkutata
|