Tarafsız insan olmaz, tarafsızlık kişi veya kişileri boşluğa düşürür, işte safını ve tarafını belirtmek insani değerimizdir.
Menzil Şeyhleri, insanlarımızın hissiyatlarına her daim tercüman olmuşlardır. Yoldan çıkmış ve ailelerini perişan eden kişileri "hak yolunu anlatmaları ve ailelerine karşı iyi olmalarını, anne ve babalarına "aile fertlerine" karşı özelliklede etraflarına faydalı olmalarına vesile olmuşlardır."
Türkiye Cumhuriyeti Devletine, budenli hizmetleri olan ve ülkesinin Necip insanları için gecesini gündüzüne katan ve onların kurtuluşa ermeleri için, "Yarabbi ben pişmanım, keşke yapmasaydım" gibi kişilere tövbe verip "Hak yoluna davet etmeleri ne kadar faydalı değil mi? İşte Menzil yolu, adap ve edep yolu, bu silsileden geçer, yoksa yolunu kaybetmiş kişilerin rahat vesilelerle ulaştıkları yol.. Menzil yolundan geçer..."ben gazeteciğim kelem gitse doğruluktan yanayım, Hak ve Hakikat" doğrultusundayım... Doğruluk bizim şiarımızdır...
Tarafsız insan olamaz.. olmalıdır, dedim ya.. tarafımızı belirtmek zorundayız yoksa, çaresizlik ve perişanlık insanoğlunu ortada bırakır değil mi?
Tarafsızlık "Münafıklık maskesidir" halk tarafı olacaksın, halk tarafı olmak için, Salih amel lazım. Salih amel, kemalat’a erdirir, Kamil insan, adil olup, "Adaleti ancak Adil insan sağlayabilir...
Bugünlerde bazı kendilerini ve saflarını bilemeyenler "Menzil Şeyhlerini" ağızlarına almaları ne garip.. oysa yıllarını insanlarımızın doğru yolu, hak ve hakkaniyet doğrultusunda Adaletli olmaları kendilerine ilke edinmeleridir, işte bu yol ancak "Menzil yolundan geçer."
Adıyaman'ın Menzil Köyü'nde bulunması hasebiyle adı Menzil Cemaati olarak benimsenen oluşumun tarihi esasen, Sevr mağarasında Efendimizin (S.A.V.) Hz. Ebubekir Sıddık'a; (R.A.) dilini damağına daya, gönlünü gönlüme daya ve “Allah de!” İhtarıyla başlayıp Asrı Saadet medeniyetini bütün güzellikleriyle berraklığından, saffetinden ve arı duruluğundan zerrece bir pâye kaybetmeksizin yansıtan, elden ele gönülden gönüle zaman ve mekânın ötesinde seyir ile gelen, Şah-ı Nakşibend Hz. birlikte özünden birşey kaybetmeden ve çatısı bozulmadan, modern tabirle kurumsallığını kazanmış olan, sonraki nesillere devretmek suretiyle günümüze gelen ve gidecek olan tasavvuf ekolünün, yine kendi ifadeleriyle emanetçisi oldukları manevi bir terbiye ocağı olmasına dayanmaktadır.
Şimdi ise; bazı TV. Programcıları 14 Mayıs seçimine aylar kala ve "Menzil Cemaatini" ağızlarına almaları ve bu denli hizmet sunan "Menzil" Şeyhlerini gündeme getirmeleri gerçekten garipsenecek bir durumdan ibarettir.
Dini güzel yaşama sanatı olarak tarif edilen tasavvuf ekolü geleneksel dilde “tarikat” diye tabir edilen kavramı kapsamaktadır. Tarikatlar bu yönüyle beraber, Tarih boyunca medeniyetlere yön vermesi, ve batının modern ve kararlı duruşu vesilesiyle kendi öz benliğini “Menzil cemaat” kavramından ana hatlarıyla ayıran ve belirgin çizgisiyle karşımızda durur.
Aslında Tarikat, doğru yoldur, "hak ve hakikati" tarif edilen güzel bir yoldur. Yine onların tabiriyle “Menzil Cemaati” bünyesinde eğitim gören talebeler, temelde Sünnet-i seniyye’ye tam bağlı ve ''halka hizmet hakka hizmettir'' düsturunca eğitim görmektedirler. Allah aşkına, burada yetişen nesil, halkına anlayış ve medeniyeti öğrenmiş halka yansıtmasıdır. Halkımıza yansıtan güzel bir aynadan ibarettir, "onları gören, kendini onlara bakarak görenlerdir.
Türkiye’nin dört bir yanına açmış oldukları medreselerde ilim öğrenen talebelerden, eğitim hayatları boyunca asla para talep edilmeyip, bütün masrafları cemaate mensup hayırseverler tarafından karşılanmaktadır.
Din eğitimi yanı sıra, dünyanın dört bir yanında yaşayan Ümmeti Muhammedin mazlumlarına da yardım ettikleri bilinmektedir.
Türkiye’nin tarikat anlamında en etkin yapılarından biri olan Menzil Cemaati, gücünü tamamıyla asrı Saadetten doğan kültüründen ve tarihinin berraklığından alır.
Gizli zikir, edep, nefs-î terbiye adetlerinin ve “dünyayı kalbinde değil cebinde taşı” felsefesi gibi faktörler, tasavvuf yolunu, Dünya’daki en yumuşak yapılardan biri haline getirmiştir.
Cemaat Nakşibendi yolunun kurucusu Şah-ı Nakşibend Hz. vefatından sonra silsile yoluyla, Semerkant, Buhara, Horasan, Bağdat, Kerkük, Şam ve Anadolu'ya kadar uzanmıştır.
Şimdide kalkmışlar "Menzil Cemaatini" ağızlarına alıyorlar, hadi oradan, siz kimsiniz ki, hak ve hakikat doğrultusunda olan ve milyonlarca insanımıza kapılarını açan, gecesini gündüzüne katarak insanlarımızın "hak yoluna" getirmeleri için emek sarf eden "Menzil Cemaatine" dil uzatanlara, ancak, "yuh" denir. Aslında bu kelime bizlere yakışan bir kelime değildir.
Menzil Cemaati, "devlet içerisinde devlet" olmuş gibi sözleri hiç kimseye yakıştırmam, yok trilyonları Cemaat üzerinden sağlayan bir kurumsallaşmış ağızlarına almaları ne kadar tuhaf değil mi? Oysa onların dertleri insanlarımızın kuruluşlarına tercüman olmaktır.
Asrın depremine bütün maddi ve manevi bağlamında insanlarımızın kanayan yaralarına merhem olmak için var gücünü kullanmayı kendisine ilke edinen "BEŞİR" yardımlaşma ve dayanışma kurumu, nasıl oluyor da TV. Spikerleri şimdi kalkmış "Menzil Cemaatini" haber konusu yapmaları ne garip değil mi?
Menzil Cemaati, AK Parti hükümeti içine girmiş ve bütün bakanlıklarla entegre haline gelmiş "Buhara" adı altında trilyonlarca yatırım gerçekleştirmişler gibi sözlerle halkımızın Necip insanlarına anlatmaları ne garip değil mi? Semerkant, insani vazifelerini yapan ve hizmette sınır tanımayan bir yardım kuruluşudur.
Asrın felaketi diye nitelendirilen depremzedelere kucak açmaları ve onlara sıcak yiyecek ve içecek sağlamları, onların bir nebze mutlu olmaları, ülke halkını sevindirecek bir durumdan ibarettir.
"Menzil Cemaati" Fetö terör örgütüne benzetmeleri çirkin bir söylemden ibarettir. Yani Fetö terör örgütü gibi AK Parti iktidarına sızmışlar ve önemli kademeleri ele almışlar gibi sözler sarf etmeleri garipsenecek bir göstergeden ibarettir.
Menzil Cemaatini seçim sürecinde gündeme getirmeleri ve "FETÖ" Terör örgütleri ile aynı kefeye koymaları umarım onların yıkılmaları demektir.
Peki sorarım sizlere.. AK Partinin 20 yıllık serüveni boyunca, neden "Menzil Cemaati" gündeme taşımadılar ve seçim sürecinde gündeme getirmeleri sizce doğru mu?.. bu onların son çırpınışı demektir.. AK Parti, 14 Mayıs gecesi tekrardan dünyaya "Asrın damgası"nı vuracaklardır. Bunca yapılan hizmetler heba olmasın, yine söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti heykel ülkesi olmasın.....
Sevgi ve Saygılarımla
Araştırmacı Gazeteci Yazar
Vehbi Korkutata
|