|
|||
![]() |
DOĞAYLA YENİDEN KONUŞMAK | ||
| Hasan TOSUN | |||
Toprak, su, hava ve taş… İnsanın varlığının dört kadim şahidi. Ama biz, modernliğin hızı içinde, bu tanıkları küskünlüğe mahkûm ettik. Bingöl’ün vadilerinde, dağlarında, derelerinde hâlâ duyulan o eski notalar -doğanın kalp atışı- bize bir şey söylüyor: “Unuttuğumuzu hatırla.” Bu söz, coğrafyamızın çocukluğuna duyulan özlemdir. İnsanın doğayla kurduğu bağın yeniden filizlenmesi için atılmış bir tohumdur. “Doğa ölmez; sadece biz ondan uzaklaştıkça kendini bizden saklar.” Yalnızca dağların zirvesinde duyulur onun kalbi. Bingöl’de, rüzgâr Güzeldere’den (Genç ilçesine bağlı bir köy) geçerken suya dokunur; su taşa, taş insana… Bir zincirin halkaları gibidir her şey. Bir halka eksildiğinde, bütün zincir dağılır. Peki biz, doğayı gerçekten seviyor muyuz? Yoksa sadece hatırladığımızda mı seviyoruz onu? Betonun gölgesinde toprağın kokusunu unuttuk. Oysa insanın ilk evi topraktı, ilk aynası suydu, ilk nefesi rüzgârdı. Şimdi o evin kapısını kapattık, o aynayı kirlettik, o rüzgârı hissetmez olduk. Ama Bingöl hâlâ insanın unuttuğu doğallığın adını taşır. Çır Şelalesi, dağların omzundan düşerken binlerce yıllık sabrını anlatır. Solhan’daki Yüzen Ada, suların üzerinde ağır ağır salınırken bir ders verir: “Ben bile yerimi değiştiriyorum, peki sen neden hâlâ aynı yanlışta ısrar ediyorsun?” Kerek Deresi kıyısında bir çocuk suya taş atar; suyun halkalarında geleceğini izler. Belki de o çocuk, doğayla yaptığımız son masum anlaşmanın temsilcisidir. Ormanları kaynak, suları enerji, toprağı arsa diye adlandırdığımız günden beri kaybettik aslında. Doğayı bir ticaret nesnesine çevirdik. Oysa doğa bir annedir; alın teriyle, sabrıyla, fedakârlığıyla yaşatan. Ve şimdi o anne yoruldu. Gökyüzü griye döndü, dereler kurudu, meltemler küstü. Bingöl’ün yaylalarında bir zamanlar türkü söyleyen çobanlar vardı. Şimdi o türkülerin yerini motor sesleri alıyor. Bir zamanlar yıldızlarla dolu gökyüzü, şehir ışıklarıyla soluyor. Biz, ilerleme adına kendi köklerimizi buduyoruz. Ama hâlâ geç değil. Bir ağaç dikmek, bir suyu kirletmemek, bir çöpü yerden almak… Bunlar küçük değil, doğaya iletilen en samimi dileklerdir. Bir yaprağa dokunduğunda, aslında kendi yüreğine dokunursun. Çünkü insan doğadan ayrı değil; doğanın ta kendisidir. Doğa, bizi affetmeye hazır.
Bir yel estiğinde serinliğini hissedelim. Bir su aktığında saygıyla eğilelim. Bir dağ gölgesinde soluklanalım. Ve belki bir gün, Bingöl’ün meşeleri kulağımıza eğilip şöyle der: “Ben senim.Beni koru ki sen de var olasın.” İşte o zaman, toprağın kalbiyle insanın kalbi aynı ritimde atar. Ve biz, uzun bir uykudan uyanır gibi, yeniden doğarız. |
|||
| Etiketler: DOĞAYLA, YENİDEN, KONUŞMAK, | |||
|