|
||
“MÜLTECİLERE YÖNELEN BİR IRKÇI AKIM GELİŞTİ” | ||
Bingöl’de düzenlenen kitap fuarında okuyucularıyla buluşan yazar Abdulkadir Turan, son dönemlerde mültecilere karşı ırkçı bir akımın geliştiğini söyledi. | ||
GÜNDEM Haberi | ||
![]() |
||
|
||
Eğitimci Yazar Dr. Abdulkadir Turan, Bingöl’de kitap fuarında okurlarıyla buluştu. Etkinlikte konuşan Turan, milliyetçi ve ırkçı akımlara değinerek, son zamanlarda gündemdeki yerini koruyan mülteci krizine vurgu yaptı. Turan yaptığı konuşmada; “Çok garip bir şekilde Avrupa’da mağdurlar karşıtı bir milliyetçilik gelişti. Kim bu mağdurlar, mülteciler. 25 yıl önce Almanya’da Bingöllü bir aileyi hatırlarsınız, yakarak şehit etmişlerdi. Yeni bir milliyetçi tarzı. Bu yeni milliyetçi artık hâkim unsuru hedef almıyordu. Güçlülerle mücadeleye hiç girişmedi. Toplumun en zayıf, en perişan, iltica eden kesimi, sığınmacı, tabiri caiz ise kendine ilaç isteyen hasta gibi mülteciler üzerinden mültecileri ötekileştirerek ‘bunlar yabancı, bunlar bizi kimliksizleştiriyor, bunlar kültürümüzü imha ediyor’ diyerek mültecilere yönelen bir ırkçı akım gelişti. Ama aynı ırkçı akımın şöyle bir özelliği var, hiçbir antisemitik söylemi yok. Yani daha önce ikinci dünya savaşında Alman milliyetçileri klasik olarak Yahudi karşıtı iken yeni Alman milliyetçiliği Yahudi karşıtlığı falan değil. Mülteci karşıtı, yani Bingöl’den oraya gitmiş, geçimini sağlayan bir aileyi çoluk çocuk yakmaya çalışıyor. Bu bizim açımızdan çok yeni bir süreçti.” dedi. “BİR YANDAN STATİK KÜLTÜRÜ SAVUNUYORLAR DİĞER YANDAN MODERNİZMDEN YANALAR” Kültürü kullanarak kötü emellerini empoze eden zihniyete karşı olunması gerekliliğine değinen Turan; “Şunu iyi bilmemiz lazım. 20. yüzyılda da Türkiye bağlamında da milliyetçiliği okuduğunuzda bir yandan statik kültürü savunuyorlar. Kültür statiktir, durağandır. Bir yandan statik kültürü savunuyorlar, öte yandan batı modernizminden yanalar. Bir yandan kültürümüzü koruyalım diyorlar, Türk kültürü adı altında folklorumuzu koruyalım, Türk gelenek ve göreneklerini koruyalım diyorlar ama aynı bağlamda batılılaşmadan yanalar. Bir yandan Türkleşmek Batılılaşmak. İnsan nasıl hem Türkleşir hem batılılaşır, bu çok garip bir çelişki getiriyor. Bir Türk ile bir batılı arasında nasıl bir bağlantı kuruyorlar. Sonra deniliyor ki, milleler kalıcı, kültürler geçicidir. Din de bir kültürdür diyorlar. Biz akıllıydık, İslam güçlenince İslam’a teslim olduk, şimdi batı uyarlığı güçlendi, bu akıllı millet arık batı uygarlığının yanındadır. Böyle bir söylem bir çıkış yolu daha buluyor bu çelişkiden kurtulmak için. Baktım ki milliyetçilik ve ırkçılık adına batıdan yana olmayı rasyonel akılcılık olarak görüyor, buna karşılık İslam’dan kaynaklı her şeye karşı olmayı da kültürle ilişkilendiriyor. Diyor ki biz İslamiyet’ten önce de üstündük, İslamiyet’ten önce de destanlar yazıyorduk, bizim İslam’a bir ihtiyacımız yok. Şimdi şu noktada durman lazım. Milliyetçiliği biz hep sosyal bir bölünme olarak gördük, ümmetin sosyal bölünmesi. Yani, Arap, Fars, Türk, Kürt diye bölünme. “ şeklinde konuştu. “MİLLİYETÇİ SÖYLEMİN ZAMANLA İSLAM’DAN ZİHİNSEL BİR KOPUŞU BERABERİNDE GETİRECEĞİNİ KABULLENMEK İSTEMEDİK” Turan, milliyetçi söylemlerin İslami açıdan zararlarına değinerek; “Biz milliyetçi söylemin zamanla İslam’dan zihinsel bir kopuşu getireceğini kabullenmek istemedik. Milliyetçi söylem yol aldıkça, İslam’ın temel değerlerinden bir kopuşu beraberinde getireceğini kabullenmek istemedik, hala da kabullenmiyoruz. Özellikle sentezci yaklaşımlar, Türk İslam sentezi, Arap İslam sentezi gibi sentezler bu konuda gözümüzü de kapattı. Dedik ki, demek ki müspet bir milliyetçilik yürütmek mümkünmüş, biz bu ikisini kaynaştırabiliyormuşuz. Aslında toplum zemininde bu mümkünde görünüyordu. Lakin önü alınmadığı zaman dediğim noktaya geliyor. Diyorlar ki; Biz İslamiyeten önce zaten üstündük, güçlüydük bizim İslam’a ihtiyacımız yok, bizim millet olarak bu coğrafyada yeniden güçlü olmamız, var olabilmemiz için batıdan yana olmamız lazım. Onun için bir yandan statik kültürü savunuyor, folkloru savunuyor, öte yandan modernizmi destekliyor. Batılılaşmayı değişimi destekliyor. Ortaya çelişkili tutarsız, hakikaten ne olduğu ve ne yapacağı belli olmayan bir insan tipi çıkarıyor. Buradaki kültürün içinden İslam’ı şöyle bir dışarı atıyor. Diyor ki bu bize ait değil. Bu Arap’ındır diyor. İslam Arap’ındır, bizim özümüze dönmemiz lazım. İslamiyeten önce, Talas savaşından öncesinden öncesine dönmemiz lazım diyor, başkaları da başka şeyler söylüyor. Merhametsiz, şefkatsiz, batılı değerlerden yana ve aynen bizdeki ulusalcı sosyalistler gibi milliyetçiliğini aslında ahlaki değerleri çiğnemek için bir meşruiyete aracı olarak kullanıyor. Etrafına o yönde bir toplanmalar yapıyor ki, bu hakikaten çok tehlikeli bir haldi. Bugün o kafadaki yeni tip milliyetçi unsurun mültecilere yöneldiğini rahatlıkla görebiliyorsunuz. ” ifadelerine yer verdi. “MİLLİYETÇİLİK BATILILAŞMANIN DA SEKÜLERİZMİN DE YAYILMASINDA EN KULLANIŞLI ARAÇ VAZİFESİNİ GÖRDÜ” Milliyetçilik, batılılaşmanın da sekülerizmin de yayılmasında en kullanışlı araç vazifesini gördü. Aslında Bingöl gibi bir yere sol hiç yayılmayacakken, solcu milliyetçi kisveyle buraya gelip solu rahatlıkça yayabiliyorlar. Veya sekülerist, ultra laik birisi diyelim ki İzmir’in Menemen ilçesinde hiç alan bulamayacağı halde oraya gidip milliyetçiyim diyerek düşüncesini arka plana saklayarak götürebiliyor. Milliyetçiliğin bu kullanışlı hali aramıza pek çok sahtekâr milliyetçiler getirdi. Milliyetçi olmayan milliyetçiler. Kim samimi milliyetçi, kim halkını seven, değerlerine sahip çıkan milliyetçi, kim dışarıyla bağlantılı bir milliyetçi, kim dışarı hesabına iş gören bir milliyetçi burada işler birbirine karıştı. Ve bu konuda araştırmalarda yeteri kadar irdelenme yapılmasına müsaade edilmiyor. Çünkü orada bir vatanseverlik kisvesi giyiyor ki bizim milliyetçimiz, alanı ona doğru genişlettiğinizde, vatansever, milletini seven birini hedef alma gibi bir ithamla karşı karşıya geliyorsunuz ki adeta mukaddes bir kisveye bürünüyor. Bu sayede piyasada nice milliyetçi olmayan, aslında ırkçı olmayan tip, milliyetçi ve ırkçı kisvesi altında piyasada dolaşıyor. Bunların hayat boyu hikâyelerini dinlediğinizde çok ilginç şeylerle karşılaşırsınız. Bunların akrabalık bağları, ilişkileri, masonik bağları vs. Bu bir söyleşi programıydı elbette yetmez bunlarla ilgili belgeleri sunmama.” şeklinde konuştu. “15 TEMMUZ’DAN SONRA MİLLİYETÇİLİĞİ KULLANMAYA MÜSAİT TEHLİKELİ BİR AKIM GELİŞTİ” Turan, özellikle 15 Temmuz sonrası Milliyetçiliğin kötüye kullanılmasına dikkat çekerek; “Öte yandan Türkiye’nin son döneminde özellikle 15 Temmuz’dan sonra yeni bir akım gelişti. Biraz makro bir akım. Şöyle bir düşünce gelişti. Milliye fikri üzerinden yeni bir bütünleşme hareketi başlatabiliriz. Yani bizim dindarımız da bizim laikimiz de ulusalcı solcumuz da ülkücümüz de hep beraber milliyetçilik çatısı altında yeni bir Türkiye kimliği oluşturabiliriz diye bir düşünce oluştu, kanaatimce çok tehlikeli bir yaklaşımdı. Milliyetçilik kullanılmaya son derece müsait. Önünü almak hakikaten zor, fakat bu konuda ısrar edildi. Hiç olmadık İslami yönü bulunan bazı şairler de bu işe adeta bir bayraktarlık yaptılar. Çıkıp hiç söylenmemesi gereken şeyler söylediler, bir Müslümanın asla söylemeyeceği şeyler söylediler bu hususta. Uluslararası güçler harekete geçtiler ve bizim bu milliyetçiler arsında epey adamımız var deyip haydi, gelin bakalım siz mülteciler üzerinden aslında mülteciler Türkiye açısından çok kıymetli ya bunun ekonomiye katkısı var. Bu konuda Suriyeli bir nüfusun ne katkı sağladığını bir Antepli iş adamıyla konuşmanız yeterlidir. Eğer bu mülteci kitlesi olmasaydı ülke bu krizlerle mücadele edemezdi geçmiş dönemde. Bir götürüyorlarsa aslında on belki getiriyorlar. Siz kendinizi bununla donatıyorsunuz ve bununla İslam alemine açılıyorsunuz. Yemene, Mısır’a kadar gidiyorsunuz. Yeni gönül dünyası diye yeni bir dünyaya açılıyorsunuz. Cezayir’e kadar açılıyorsunuz. Onlar da alın size milliyetçilik deyip piyasaya siyasi kimliklerle ultra milliyetçiler sürdüler. Aynı yeni Alman milliyetçisi gibi neo milliyetçiler gibi, biz milliyetçileri istemeyiz… Aslında bizim bu ülkede elde edeceğimiz çok şey var, hepsini milliyetçiler elimizden alıyorlar. Sonra bu milliyetçiler diyecek ki; bunlar Türk kültürünü bozacaklar, çünkü bunlar Arap. İyi de Anadolu coğrafyası gibi mübarek bir coğrafya yüzyıllar boyu İslam’ın bayraktarlığını yapmış, 19. yüzyılın sonundan bu yana Avrupa’daki nüfusu boşaltmak için kullanılmış, Usman nüfusu. Biz zamanında alımı yaparken adamlar bir hesap için bunu yapmışlar. Demişler ki bu Usman nüfus buradan boşalsın. Benzer şey Kafkasya’ya da yapılmış. Sen bununla ilgili bir şey yapmamışsın. Sonra Almanı gelmiş sahile yerleşmiş, Fransız’ı gelmiş sahillere yerleşmiş ona da turizm demişsin.” şeklinde konuştu. “MİLLİYETÇİLİK VE MÜLTECİ KRİZİ BAĞLAMINDA ULUSLARARASI PLANLAR VAR” Mülteci krizinde özellikle Arap mültecilere karşı oluşturulan ön yargıya dikkat çeken Turan; “Bir Alman veya Fransız’ı burada ağırlamaktan büyük bir onur duyuyorsun ama bir Arap gelince birden hareketlenmeye başlıyorsun, kültürümüzü bozacak diye. Bizi değiştirecek diye. Bir kere mültecinin kültür değiştirme kabiliyeti ne olabilir. Anlıyorsunuz ki bu işin içinde uluslararası planlar var. Anlıyorsunuz ki İslam dünyasının bütünleşmesini, kaynaşmasını ve anlaşmasını engellemeye dönük yeni bir akım var. Evet, bir kısmı politik ama diğer tarafı güncel politiği de aşacak şekilde tamamen Müslümanlar arasına nefret duygularını aşılamaya dönük bir proje olarak işliyor. Zihin dünyamızda kötü bir Arap, ama öte yandan zihin dünyanızda kötü bir Türk, kötü bir Kürt, kötü bir Zaza. Hepimizi birbirimizden koparmaya dönük.” ifadelerine yer verdi. “BİRLİK BÜTÜNLÜĞÜN DE BİR HUKUKU OLMALI” Birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapan Turan; “Şunu görmüş oldum kardeşler, şunu öğrenmişler; Biz az çok birlik olursak kuvvetli oluruz. Biz bölük pörçük olursak bizi yönetmeye, süründürmeye devam edecekler. Lakin gençler, birlik bütünlüğün de bir hukuku olmalı. Bugün sizlerin, genç neslin bunu hatırlatması lazım. Eğer sağlam bir hukuk teşkil etmezseniz kardeşlik hukukunu, herkesin hakkını eda edecek şekilde ikame etmezseniz o birlik oluşmaz ve o düşman da size karşı hep güçlü olur. Sizi hep bölecek şeyler bulur. İslami pencereden baktığımızda bizim için her sorun sevap için bir fırsattır. Her sorun birine yardım etmek için, bizim için bir yoldur. Hâlbuki batılı emperyal anlayışta her sorun oraya müdahale etmek ve o coğrafyayı istila edip o insanları tahakküm altına almak için bir fırsattır, bir zulüm fırsatıdır. O halde onun zulüm kapısını kapatmanın yolu bizim kendi sorunlarımızın hakkından gelmemizdir.” şeklinde konuştu. “ÜSTTEN BİR IRKÇILAŞTIRMA PROJESİ VAR” Irkçılık projelerine de değinen Turan; “ Üstten bir ırkçılaştırma projesi var. Halk bunu almak istemiyor ama birileri ısrarla bunu dayatmaya çalışıyor. Mesele sadece bir gönül, sevda meselesi değil, mesele aynı zamanda bir hukuk meselesidir, bir hak hukuk meselesidir. İslam’ın bütünlüğü içinde meseleye yaklaştığımızda göreceğiz ki bütün sorunlarımızı aşabiliyoruz. İslam bir hikmet bir davet dinidir. Önce hikmet sonra kuvvet, lakin kuvvet de hukukla, vicdanla, ferasetle sınırlandırılmıştır. Burada bir alan ihmal edildi ve bu alan tekrar bizi karıştırmak için aleyhimizde kullanılıyor. İnanıyorum ki bu genç nesil ilerde çok hikmetli projeleri oluşturacak. Meselenin insanların temel ihtiyaçlarını gıdayla bitmediğini, barınmayla bitmediğini bilen bir nesil olacak. Dedi. “MÜLTECİLER İSLAM’DA HABEŞİSTAN’A HİCRET EDENLERDİR” Turan mültecilerin küçümsenmemesi gerektiğine vurgu yapıp; “Mülteciler İslam’da Habeşistan’a hicret edenlerdir. Allah ismi ashap lisesinde geçen herkesten razı olsun. Onlar hakikaten acılar çektiler. Böyle bir ümmetin içinde eğer bugün mülteci meselesi bir ayrıştırıcı meselesi olarak konuşuluyorsa meselenin ne kadar vahim olduğu ortaya çıkıyor.” dedi. “IRKÇILIĞIN BAŞARILI OLACAĞINA ASLA VE ASLA İNANMIYORUM” Asla ümitsiz olmamak gerektiğini vurgulayan Turan son olarak; “Lakin ümitsiz olmayacağız. Bizler her işimize Bismillahirrahmanirrahim ile başlıyoruz. Allah’ın adından sonra Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarını anıyoruz. Yani diyoruz ki; Yaptığımızın karşılığını Allah verir, bir de merhametiyle fazlasını verir. Ama son iki yüz yılda o kadar çok hırpalanmışız ki aklımıza hep olumsuz şeyler geliyor. Olumlu düşünmeye başladığımız gün, yolumuz açılacaktır Allah’ın izniyle. İnanıyorum ki biz bütün bunları aşarız. Ve kimse bu memlekette de mülteci konumuna da düşmemiş olur. Irkçılığında başarılı olacağına asla ve asla inanmıyorum. Önce insan olarak kardeşiz, sonra Müslüman olarak kardeşiz. Birbirimize inandıracağız. Hikmet, zorba kuvvete her zaman galip gelir Allah’ın izniyle buna inanıyoruz.” şeklinde konuştu. “BİNGÖL OKUYAN BİR ŞEHİR” İmza programı ve söyleşi sonrası okurlarına ve katılımcılara teşekkürlerini ifade eden Turan; Öncelikle davet eden hocalarıma ve organizasyona teşekkür ediyorum. Bingöl her zaman bereketli, her zaman dolu dolu. Hakikaten okuyan bir şehir. Etkinliklere, kültürel programlara ilgi duyan bir şehir. Hem güzel bir noktada kurulu bir şehir, hem bu güzellik üzerine güzel bir üniversite var olmuş ve buranın okuyan insanıyla birlikte anlam kazanıyor. Buraya gelmekten gerçekten büyük bir mutluluk duydum. İnşaallah ilerde Bingöl’ün kitapla buluşması, farklı hocalarla buluşması namına daha büyük organizasyonlar yapılır. Çok mutlu oldum, Allah razı olsun teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu. (Haber Merkezi) |
||
|
||
Etiketler: “MÜLTECİLERE, YÖNELEN, BİR, IRKÇI, AKIM, GELİŞTİ”, |
|
||
|