“Bingöl’ün gerçek zenginliği dağlarının taşlarında değil, toprağın sessiz bereketinde gizlidir.”

Toprak bazen insan gibidir;

Kimi zaman sert, kimi zaman yumuşak…

Kimi zaman suskun, kimi zaman cömert…

Ama her zaman sabrın ve umudun aynasıdır.

Bingöl’ün coğrafyasına baktığımızda ilk göze çarpan şey, dağların heybeti ve engebeli arazisidir. Yüzölçümünün büyük kısmı dağlık olan bu il, aslında göründüğünden çok daha zengin bir toprak mirasına sahiptir. Çünkü bu topraklar, yüzyıllar boyunca hem volkanların ateşiyle şekillenmiş hem de nehirlerin taşıdığı alüvyonlarla beslenmiştir.

Volkanların Armağanı: Karlıova’nın Toprakları

Karlıova, volkanik arazisiyle dikkat çeker. Bazalt ve andezit kökenli topraklar, işlenmesi zor görünse de mineral bakımından oldukça zengindir. Bu topraklar, sabırla işlendiğinde bereketini sunar. Bingöl çiftçisi bu alanlarda buğday, arpa ve yem bitkileri yetiştirerek toprağın cömertliğini emeğiyle buluşturur.

Ovaların Sesi: Bingöl ve Solhan

Bingöl Ovası ve Solhan Ovası, ilin tarımsal kalbidir. Murat Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla oluşan bu topraklar, su tutma kapasiteleriyle tarım için idealdir. Burada buğday, arpa, şeker pancarı, patates ve yem bitkileri yetiştirilir. Aynı zamanda hayvancılığın da temelini besleyen bu ovalar, Bingöl’ün sessiz ama güçlü zenginliğini temsil eder.

Toprağın Sessiz Çığlığı: Erozyon

Ne var ki Bingöl topraklarının en büyük düşmanı erozyondur. Dağlık yapı, eğimli araziler ve zayıf bitki örtüsü, yağmurlarla birlikte toprağın sürüklenip gitmesine neden olur. Bu sessiz kayıp, yalnızca bugünü değil, geleceği de tehdit etmektedir. Toprak koruma çalışmaları, ağaçlandırma ve modern sulama sistemleri, bu yüzden Bingöl için hayati öneme sahiptir.

İnsan ve Toprağın Ortak Hikâyesi

Bingöl insanı için toprak, yalnızca ürün değil, bir yaşam biçimidir. İlkbaharda tohuma yüklenen umut, yazın güneşiyle kavrulur, sonbaharda biçilen ekinle taçlanır. Çiftçinin alın teri, sabrı ve duası, toprağın sessiz bereketiyle birleşir.

Bir Çağrı: Toprağa Sahip Çıkmak

Bugün Bingöl’ün toprak yapısı bize hem bir miras hem de bir sorumluluk bırakıyor. Eğer erozyona karşı önlem alır, sulama imkanlarını artırır ve çiftçiye destek olursak; Bingöl yalnızca kendi halkını değil, bölgesini de doyuracak güce sahiptir.

Çünkü Bingöl’ün gerçek zenginliği, dağlarının taşlarında değil, toprağının kalbinde saklıdır.