Reklamı Geç
YAZARLAR
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
Yusuf ALİOĞLU
09 Mart 2025 - Pazar 09:46
1231 defa okunmuş.

Kelimelerden örülmüş eskir bir duvarda tek harfli bir tablo gibi yalnız başına ve ıssızdı.

 

Bir uçan kuşlara bir de yürüyen karıncalara baktı defalarca, bıkmadan. Bu kozmik koro ne zaman duyulacaktı. Bu bilge sözleri kim besteleyecek, bu hikmet deryasını kimler avuçlayacak, bu sessizliğin orta yerine dikilecek müjde yüklü anıta kimler yol olacak, kimler ustalık taşıyacaktı.

 

Başladı toplamaya kitaplıkta, çekmecelerde, vestiyerde hayatının dağılmış sayfalarını. Onulmaz bir tutkuyla biriktirdiği ahşap evin eskizlerini, çocukluk rüyası fotoğraf makinesini, gümüş süslemeli rengarenk tespihleri, krom şamdanı, arkaik zemzem bardakları, gümüş tabakları, çanak tütsüleri, ince uzun sürahileri...

 

Bir yandan dağınık saçlarını topluyor diğer yandan grafik sanatçısı gibi kadrajda biriken sokakları, sokakta topladığı anıları, tecrübeleri, şarkıları, hayal denizlerini, şiir gibi Ramazan gecelerini ve bayram sabahlarını düzenliyordu.

 

Siyah beyaz günlerin sükûnet damlayan parmaklarını budayan çok renkli dijital dramlara daldı usulce. Kelebek avcılarının yüreklerine mil çeken ve renkleri betonla müebbete uğurlayan bitimsiz dramları izledi.

 

Beyaz peşkiri katlarken bir ceylan gibi sekti sonra Efes'ten Milet'e, Kapadokya'dan Zeugma'ya. Önce Hattiler, sonra Hititler, son olarak da güzel atlar ülkesi birikti zaman ve mekan prizmalarının saçaklarında. Kirlenmemiş gözlerle baktı Dicle'nin nazlı sularına, suların koynunda akan kadim gravürlere, asimetrik aşklara.

 

Hayatı hayatlayan şehirlere baktı sonra doyasıya. Hayran bırakan mimarileriyle Kuzey Afrika Camileri, el yazması eserlerle dolup taşan kitapçılar, ibadet tadıyla çalışan ciltçiler, ceylan derisini işleyen dokumacılar, ağaca boyut katan marangozlar, müzikal bir sahne tadındaki bakırcılar, çilingirler, demirciler, nalbantlar, saraçlar, çömlekçiler, palancılar, eyerciler…

 

Bir değirmendi bu dünya. Dantela örer gibi dönüyor, döndükçe öğütüyordu en büyük limanları, en kalabalık yolcuları; öğüttükçe dönüyordu yeni limanlara, yeni yolculara, yeni yolculuklara.

 

Buğulu ve eskitme bir film şeridi gibi geçti ısrarlı ve amansız günlerin serüveni. Irgat çocuklarının dünyasından kotarılmış bir senaryosu vardı eskidikçe gençleşen cümleleriyle. Hem oyumcusu hem de seyircisi nasıl olunurdu bir oyunun. Afişleri ve anonsları nasıl da heyecanlandırırdı kaldırım taşlarını, telefon direklerini, seyyar satıcıları. Baş aktör, karakter oyuncuları, figüranlar, set çalışanları nasıl da çoklukta tekliği seslendirirdi başarıyla.

 

Kuzeyin rüzgarlarını arkasına aldı mı bir aktör, poyraz, yıldız ve karayel demeden mahalleleri yalayıp geçerdi bir çırpıda. Ayçiçekleri gibi hep güneşe, hep doğuya bakar, organik sözler, sahici bakışlar üretirdi. Denizde gemici, yaylada çoban, tarlada rençber, Mercan Yokuşu’nda hamal, maden ocağında işçiydi. Kestane ağacından yelkenler, meşe yapraklarından taçlar yapar,  evlerini yamaçlara kondurur, serender minderlerinde kitabın ve çayın tadına kanatlanırdı.

 

Stalin Kars ve Ardahan’a göz koymuştu, Hüseyin Avni Meclis kürsüsünden ‘davanızı ilmi münakaşayla müdafaa edin. İnsanları ölümle, kanla tehdit ederek değil..’ diyordu. Zabıta köylünün bakracına tekme atmış, minarelere Tanrı Uludur sesi değmiş, 1938 tarihli bir gazetede ‘Türkçe konuşmayanlara ceza verilecek’ başlığı atılmıştı. Cami helasının yanına dispanser yapılmış, içimizdeki bazı hainler Ruslara casusluk yapmıştı… Daha neler neler akıp gidiyordu yedi ajanslarında.  

 

Düşündükçe hatırlıyor, hatırladıkça ürperiyor, kentsoylu anılarda sırılsıklam ıslanıyordu.

 

Birer Mezopotamya rölyefi misali biriktirdiği mısırı, buğdayı, Sümerbank bezini, şeker torbasını, beş numara gaz lambasını, şakülü, malayı, vita yağı ve tüpgaz kuyruklarını, sağcıları ve solcuları, simsiyah kalın bıyıkları, uzun favorileri ve geniş pantolon paçalarını, yumurta topukları, saçaklı kırmızı kuşakları, TRT’de ‘Maden Dağı Dumandır’ türküsünü ve daha binlerce hatırayı kalbiyle selamladı, gözleriyle öptü, alnıyla kucakladı.

 

Ve sonra Bedri Rahmi’den birkaç satır yürüdü titreyen dudaklarına:

 

‘Halaylar durdu / Horonlar durdu / Al damar, mor damar, şah damar sustu / Bahçeler put kesildi birer birer / Meyveler salkım saçak taş. / Bir bulut uçardı / Başı boş bedava / Yandı kül oldu. / Hüzün geldi baş köşeye kuruldu / Yoruldu yüreğim yoruldu…’

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

Selam Olsun Kubbede Hoş Sadâ Bırakanlara
1131
Bendeki Notlar -12- ‘Çocuk Kalsaydı Büyüklüğüm’
2082
Batı’da Şehir Tarihçiliği
1335
‘Yıkın Efendiler, Yıkın!’ -2-
2243
“Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda…”
1505
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
5467
ŞEBBİHALAR HER YERDE
1138
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
3524
Köprüler ve Çamurlu Sular
2855
Biriktirdiklerim-7-
2637
Bingöl’ün Referandum Karnesi
3005
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
2187
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1902
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
2813
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
2550
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1958
“Ben de adayım”
2153
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
2543
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1784
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1921
Biriktirdiklerim-6
1757
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
2035
Engerek Soyu
2484
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3909
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
2590
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
3288
Libası İdrarlı Adamlar
3167
“Hayatın Anlamı” Nedir?
4407
‘Ey kötülük!’
2751
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
3593
'Sıkıntı yok!'
3242
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
3362
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
3079
Hakikate Tanıklık Nedir?
3025
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
3416
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4953
Frankfurt'ta Bir Haşimi
7373
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
5514
Harf Eken Kelime Biçer
6457
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
4273
Çekilin aradan, maradan...
6123
'Biraz da ben konuşayım'
5023
‘Apaçık’ Şiir
5173
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
5365
Kitaplar Dolusu Susmak...
4308
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3919
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
5331
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
12891
Biriktirdiklerim -5-
3243
Biriktirdiklerim -4-
3647
Biriktirdiklerim -3-
3850
Parayı Nereye Yatırmalı?
3662
Biriktirdiklerim -2-
3949
Biriktirdiklerim -1-
4042
Ne Zaman Reşit Olacağız?
5288