YIĞMA YAPILAR DEPREM AÇISINDAN RİSKLİ

Erzurum Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden öğretim üyeleri

Araştırma Görevlisi İrfan Kocaman ve Prof. Dr. İlker Kazaz’ın “14 Haziran 2020 Bingöl-Karlıova Depreminin Yığma Yapılara Etkisinin Değerlendirilmesi” başlıklı çalışmaları Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisinde yayınlandı.

Araştırmacılar, 14 Haziran 2020 tarihinde Karlıova İlçesinde meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki depremin ardından yığma yapıları inceledi.

Çalışmada, Karlıova’da meydana gelen depremin merkez üssüne en yakın üç yerleşim yeri olan Dinarbey, Kaynarpınar ve Elmalı köylerinde yer alan yığma binalar üzerindeki etkisi incelendi, binalarda meydana gelen hasarlar çeşitlendirilerek bölgedeki yapı stoku üzerine değerlendirme gerçekleştirildi.

-BÖLGENİN GEÇMİŞ DÖNEM DEPREM AKTİVİTESİ VE DEPREM TEHLİKESİ-

Bölgede son yüzyılda en büyüğü 7.9 olmak üzere 4.0’dan büyük 489 adet deprem meydana geldiği belirtilen çalışmada, “Ayrıca bahsi geçen bölgeye ait, 1900 yılı öncesi için, 94 adet depremin yer hareketi kaydı mevcuttur. Yedisu Fay Parçasında 1784 depremi (Mw 7.6) ve 27 km uzunluktaki Elmalı Dere Fay Parçası üzerinde 17 Ağustos 1949 (Mw 6.7) depremi olmuştur. 14-15 Haziran 2020 depremleri; 12 Mart 2005 (Mw 5.6), 14 Mart 2005 (Mw 5.8), 24 Mart 2005 (Mw 5.6) ve 6 Haziran 2005 (Mw 5.6) tarihli depremlerinde batısında Yedisu Fay Parçası ile Elmalı Dere Fay parçası arasında meydana gelmiştir” denildi.

-YAPISAL HASARLAR-

Bölgedeki yığma yapıların genellikle bölgeden temin edilen moloz ve kesme taşlar kullanılarak inşa edildiği vurgulanan çalışmada, şu ifadelere yer verildi: “14 Haziran 2020’de meydana gelen Bingöl-Karlıova depremi orta büyüklükte bir depremdir. Bu deprem Bingöl ili Karlıova ilçesinin Kaynarpınar Köyünü, Bingöl ili Yedisu ilçesi Dinarbey ve Elmalı köyünü ve Erzurum İli Çat ilçesi Sobeçayır köyünü etkilemiştir. Orta büyüklükte böyle bir depremin, daha önce çok fazla yıkıcı depremin meydana geldiği bölgede bu denli hasara sebep olması, bölgedeki yığma yapı stokunun deprem performansının istenilen seviyede olmadığını göstermektedir. Kırsal kesimlerde bulunan yığma yapılar, yerel malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde mevcut kırsal yapı stokunun büyük bölümü ekonomik sebeplerden dolayı yapılar mühendislik hizmeti almadan ve düşük dayanıma sahip malzemelerde inşa edilmiştir. Kerpiç, tuğla, moloz veya yontma taş kullanılarak inşa edilen bu yapılarda bağlayıcı olarak çimento yerine toprak harçlar kullanılmıştır. Bu sebeple binalardaki taşıyıcı duvarların çekme dayanımları oldukça düşük olmaktadır.

Yığma duvarların bütünlüğünü sağlanması ve depremin oluşturacağı düzlem içi ve dışı kuvvetlere karşı koyabilmesi için yatay ve dikey hatıllar ile desteklenmesi gerekmektedir. Bölge mimarisinde bu hatıllar ahşap olarak kullanılmaktadır. Ancak ahşap hatılların bulunmadığı veya yetersiz ve düzensiz olduğu bina örnekleri oldukça fazladır. Aynı zamanda hatılların eksikliğinden dolayı binaların pencere ve kapı boşluklarından başlayarak duvarın dolgu kısımlarına ilerleyen kesme çatlakları meydana gelmiştir.

Bölgede hasar görülen geleneksel yığma binalar hali hazırda devam eden kamulaştırma politikaları kapsamında depreme daha dayanıklı betonarme binalara yerini bırakmalıdır. 28 Ocak 2020 Elazığ-Sivrice ve 14 Haziran Bingöl-Karlıova depremlerinden sonra yapılan saha çalışmalarında dikkati çeken en önemli husus deprem merkez üssüne çok yakın bölgelerde dahi düzgün ve modern malzemelerle inşa edilmiş bir-iki katlı yapıların depremi sorunsuz olarak atlatmış olduklarıdır. Depremlerde oluşan hasarı ve can kayıplarını en aza indirmek için kırsal alanlarda inşa edilen yapıların mühendislik hizmeti almasının ve yönetmeliklerin önerdiği şartları sağlayarak tasarlanmasının yegâne yol olduğu bu çalışmada önerilmektedir.”